gün geçmez,
yüreğimdeki acı amansız.
yalnızlık,
yüzüme vurur geçer zamansız.
hüznüm bile yorgun
her damla gözyaşımdaki keder umutsuz
sensizlik geceme akar gider mi sonsuz
kalbim yine yorgun
yok ellerimde aşk.
sevmek bana yasak
yine bak ruhum eriyip gidiyor yavaş yavaş
bir yalnızlık şarkısında
yine uçurum kenarında
ahhh dudaklarımdan aşk düşüyor
kor gibi kalbime
kışı sevmem ama her sene depresyon hırkama kavuşunca içimi bir mutluluk kaplar. depresyonda olmaya bile gerek yok onu giyince omuzlar çöker, sanki insanın bir eline kahve diğerine sigara özel bir güç tarafından tutturuluverir.*
bir şehirden diğer bir şehire uçakla 5-6 saat yolculuk yapılan uzun karamesafesine sahip dünyanın en büyük ülkelerindendir. her şehri birbirinden farklı bir kalbe sahip olmakla birlikte içinde milyonlarca farklı ülke insanı ile tanışabilme imkanı verir. buna rağmen dünyanın yaşanılası en iyi ülkesidir. vancouver gibi ılıman bir iklime sahip şehri varken aynı zamanda 500 km uzakta rocky mountains ile başlayan buzul hava iklimine sahiptir. insanları mesafelidir fakat özgürlükler bakımından fazlasıyla aşmıştır. vancouver'da davie street adını almış bir cadde lgbtt özgürlüğüne adanmış, otobüs durakları mor renginde, her durakta gökkuşağı bayrak bulunan bir caddedir. bizzat yaşamışlığım vardır.
deniz'in sesini duyduğum zaman sanırım günün büyük bir kısmı huzurlu geçiyor, sakin ve etkili bir sesi var. her albümünü daha çok gelişerek ve üzerine katarak oluşturmuşlardır. bütün şarkıları söz ve müzikal açıdan güçlü olmuştur. türlü projelerde yer almaları da sevindirici. sanırım ortalıkta gezinmemek arada bir nabzı yükseltmek bir grubu kült yapan değerlerden biri. görünen o.